Türkiye’ye döndükten sonra özel bir uzay şirketinde araştırmalarına devam eden ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde (ODTÜ) “uzay teknolojileri” dersi veren Umut Yıldız, Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi’nde (NASA) yıllarını değerlendirdi ve Uzay teknolojilerindeki gelişmeler.
Uzay bilimine olan ilgisinin çocukluk yıllarında başladığını anlatan Yıldız, “Kendimi ‘bilim delisi’ bir çocuk olarak hatırlıyorum. Kuponlarla ansiklopediler toplayıp okudum. Sosyal bilimler hiç ilgimi çekmiyordu. Bilime olan ilgim İlkokul yıllarımda böyle başlamıştı, sonra arttı babam “İsteseydim bana anlatırdı” diye gözlemlemek istedi. kitabın. Çocukluğumdan beri uzaya karşı merakım ve heyecanım hep vardı, bütün yıldızların isimlerini ezberlemiştim.” dedi.
NASA’nın kapılarını açan çalışma
Türkiye’de astronomi okuduktan sonra doktorasını Hollanda’da aldığını söyleyen Yıldız, dünyadaki oksijen molekülünün nereden geldiğine dair çalışmalarının kendisine NASA’nın kapılarını açtığını vurguladı.
Yıldız, “Soluduğumuz bir oksijen molekülü var ama nereden geliyor? Bu soruyu araştırmak için çalışıyorduk. NASA’dan bir öğretmen Herschel Uzay Teleskobu’ndan bir gözlem yaptı. Çünkü ben buraları daha önceden biliyordum. Hocam, “Buraları biliyorsunuz, gidin bakalım oksijen molekülü var mı” dedi. “Biz o gözlemde oksijen molekülü bulamadık. Bu çok büyük bir hayal kırıklığıydı. Eğer olsaydı, “hiç oksijen molekülü yoktu, bu da elimizde yıldız oluşumu sırasında oksijen moleküllerinin oluşmadığını gösteren verilere sahip olduğumuz anlamına gelir.” “Böyle bir gözlemin bir daha yaşanmaması, yeni bir teleskopa ihtiyaç olması ve henüz böyle bir planın olmaması için bu verilerle bir makale yazmak istedik. Bu yüzden bunu bir makaleye dönüştürdük.” dedi.
Bu araştırmanın ardından NASA’da astrofizikçi olarak çalışmaya başladığını ve çeşitli projelerde yer aldığını belirten Yıldız, şöyle konuştu:
“NASA’daki ilk altı buçuk yılımda Arizona’da bir teleskopla çalıştım. Bu teleskop yeni oluşan yıldızları içeren moleküler bulutları incelemek için kullanıldı. Ancak teleskopla ilgili teknik sorunlar nedeniyle en azından verimli çalışamadık. 64 megapiksel kameranın 30 megapikseli bozuktu. Daha sonra “Sofia” adı verilen bir hava teleskopu üzerinde çalıştım. Bu teleskop, bir Boeing 737’nin arkasına monte edilen 2,5 metre çapında bir teleskoptu. Kuzey Kaliforniya ve Yeni Zelanda’da farklı zamanlarda. Yılın Yeni Zelanda’dan Avustralya’ya Başka bir projede, Mars’a veya başka yerlere gönderilen araçlarla iletişim kurmak için diğer görevlerin frekanslarına müdahale edebilecek belirli frekansların atanmasını içeren yeni uzay aracı için frekans ataması üzerinde çalıştım. Bu frekans atamalarını NASA’nın özel bir birimi yapıyordu ve ben de bu birimde çalıştım.”
“Uzay alanında önemli çalışmaların Türkiye’de de yapılabileceğini gördüm.”
Yıldız, ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi’nde 10 yıl çalıştıktan sonra Türkiye’ye dönme kararında özellikle salgının etkili olduğunu belirterek, uzaktan çalışma sisteminin kurulmasıyla işlerin benzer ve rutin hale geldiğini ifade ederek, bu durum onu rahatsız ediyordu.
Bu süreçte Türkiye merkezli özel bir uzay şirketiyle tanıştığını ve orada çalışma fırsatı bulduğunu anlatan Yıldız, şöyle devam etti:
“Türkiye’de uzay alanında önemli çalışmaların yapılabileceğini gördüm. Türkiye uzay alanında sıfır değil ama çok ileri bir ülke de değil. Türksat uyduları 1994’ten beri fırlatılıyor, TÜBİTAK ve bazı kamu kurumları yürütüyor. Ancak henüz olmamız gereken seviyede değiliz, özellikle Amerika’da işleri hızlandırma konusunda özel sektörün daha başarılı olduğunu düşünüyorum. Özellikle bana yazan gençler arasında Türkiye’de başarılı olanlar var ancak üniversite seçimi sırasında çevre baskısıyla karşılaşıyorlar ve bu alanda kariyer yapmaktan vazgeçiyorlar. Bu nedenle uzay tecrübesi olan kişilerin gençleri motive etmesi ve bu alanda devam etmeleri için teşvik etmeleri gerekiyor. Bu onların potansiyelini ve iş fırsatlarını artıracak. Umarım bu soruna daha fazla katkıda bulunabilirim ve bu yönde çalışıyorum.”
Umut Yıldız, 20 binden fazla kişinin görev yaptığı NASA’da Türk bilim adamı sayısının diğer ülkelere göre daha az olduğunu, bu durumun lobi faaliyetlerini de etkilediğini söyledi.
Çalıştığı laboratuvarda 7-8 civarında Türk bulunduğunu, bu kişilerden ikisinin yaklaşık 30 yıldır orada çalışan profesörler olduğunu belirten Yıldız, şöyle konuştu: “Çoğunlukla Asyalılar, İranlılar, İtalyanlar ve İspanyollar vardı. Bu da onların belirli pozisyonlara daha hızlı ilerlemelerini sağladı. Ancak diğer gruplar kadar lobi faaliyetimiz olmadı. Ancak Türkiye’ye destek verebilecek çok sayıda başarılı mühendisimiz ve bilim insanımız var. Türkiye’ye dönüp burada uzay çalışmalarına katkıda bulunmak benim için önemliydi. Şu anda Amerika ve Avrupa’daki Türk bilim insanlarıyla iletişim halindeyim ve oradaki arkadaşlarımızın başarılı çalışmalarına katkıda bulunmalarını sağlamak Türkiye için de büyük önem taşıyor.” dedi. .
Türkiye’nin uzaydaki geleceği
Türkiye’nin uzay çalışmalarında ciddi bir potansiyele sahip olduğunu ve özellikle gençlerin bu alanda önemli çalışmalar yapabileceğini vurgulayan Yıldız, şöyle konuştu: “Uzayla ilgili gelecekte Türkiye’de ve dünyada özellikle Uzay ve Falcon 9 ile inanılmaz projeler göreceğiz. Uzaya erişim zaten ucuzladı Arkadaşlar, testleri takip edin.” Helal olsun, özellikle lise çağındakilere… Önümüzdeki 5 yıl içerisinde uyduları yörüngeye gönderebileceğimizi tahmin ediyorum. Belki 10 yıl sonra hepimiz bakışlarımızı indirme fırsatına sahip olacağız ve bu, hayattaki en normal şeylerden biri haline gelecek.” dedi.
Dr. Yıldız, uzay bilimine ilgi duyan gençlere şu tavsiyelerde bulundu:
“Uzay sektörü hızla büyüyor ve sadece NASA değil, özel şirketler de bu alanda çok güzel çalışmalar yapıyor. Umarım gelecekte Türkiye’de de benzer bir sistem kurulacaktır. uzay sektörü şu anda küçük bir topluluktan oluşuyor ancak gelecekte büyüyeceğine inanıyorum. Gençlere somut tavsiyelerim var. Öncelikle kullanacağınız çeviri araçlarına güvenmek yerine dili iyi bilmeniz çok önemli. üniversite, genel not ortalamanızın en az 3.0 olmasına dikkat edin. Ayrıca sadece derslere odaklanmayın, kulüplere katılıp proje yapmayın. Projelerde aktif olmak, inisiyatif almak ve pratik deneyim kazanmak çok önemli Anatolian Rover Challenge yarışması jürisi finale kalan tüm ekipler büyük bir özveriyle çalıştılar. Firma alımında ders notlarının yanı sıra proje deneyimleri de dikkate alınıyor.