Pazartesi, Aralık 30

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek CNN Türk’te açıkladı: En zor dönemi geride bıraktık

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, CNN Türk canlı yayınında Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan ve Hürriyet Ankara Temsilcisi Hande Fırat’ın sorularını yanıtladı. “En zor dönemi geride bıraktık” diyen Bakan Şimşek, “Türkiye’nin şu an en büyük problemi geçim sıkıntısı ve gelir dağılımının bozulmasıdır. Kalıcı refah artışı için enflasyonu tekrar tek haneye indireceğiz” ifadelerini kullandı.

İşte Bakan Şimşek’in açıklamalarından öne çıkan satır başları:

Son bir yıldır gerçekten geçmişte olmadığı kadar bir yoğunluk oldu. Pazar günü dahi dönem dönem çalışma yaptığımız oluyor.  Sabahları biraz kendimize biraz zaman ayırmaya çalışıyorum. Seyahatler çok oluyor, yani dolayısıyla yoğunluk iki boyutlu. Yani bir taraftan tabii uluslararası arenada programın anlatılması, bizim yine resmi mahiyette olan G20, IMF, Dünya Bankası ve OECD Kalkınma Bankası gibi taraf olduğumuz uluslararası organizasyonlara katılım gibi. 

“DIŞ KIRILGANLIĞI AZALTMAK ANA HEDEF”

Son bir yılda başardıklarımızı iki başlık altında toplamak istiyorum. Başladığımızda birinci önceliğimiz ülkenin dış kırılganlığını azaltmaktı. Bizim ana hedeflerimiz, finansal istikrar anlamında dış kırılganlığı azaltmak. İkinci başlığımız ise enflasyonun kontrolden çıkmasını engellemek ve kontrol altına almak. Yani bizim geçen sene başlarken, makro finansal istikrar derken bunu kastettim. Şimdi öncelikle şunu söyleyeyim. Geçen sene tabi mayıs ayı itibari ile 57 milyar dolarlık bir cari açığımız vardı. Cari açığı 19 milyar dolar civarına indirdik. Çok önemli bir kazanım çünkü yüksek açık yüksek dış kaynak ihtiyacı demek. Bu da kırılganlık içeriyor. Dolayısıyla cari açığımız kırılgan yapan bir borcu çevirmeniz gerekiyor. Bu bizim dış kaynak ihtiyacımızı azalttı. kırılganlığımızı azalttı. İkinci olarak ülkenin uluslararası rezervlerimiz geçen sene mayıs ayında 98,5 milyar dolardı. Bugün itibari ile açıklanan yani geçen perşembe günü açıklanan resmi rakamlar 147 milyar dolar civarına çıktı. Yani 98,5 milyar dolardan 147’ye. 153 milyar dolar üzerine bir rezerv var. Yani yurt dışından veya içerdeki bankalardan geçici olarak diyelim ki alınan dövize karşı TL vermiş yani bu 98,5 milyar dolar swap hariç tuttuğunuza 60.5 milyar dolarımız vardı. 78 milyar dolar iyileşti. Bu çok ciddi bir rakam, çünkü şöyle bir perspektif vereyim ben size. Mesela bizim en iyi dönemimiz 2003-2013’tür. O on yıllık süreçte net rezervlerimizdeki artış yaklaşık 38 milyar dolardır. Şimdi son bir yılda net rezervlerindeki artış açıklanan rakamlar üzerinden 78 milyar dolar. Ama muhtemelen dediğim gibi bu son haftada çok çok ciddi girişler var. Yani yaklaşık 90 milyar doları üzerinde net rezervlerde. Cuma günü itibarıyla bir iyileşme var. Bu da kırılganlığımızı azalttı. Neden? Çünkü rezerve olduğu zaman dış şoklara karşı tepki verebiliyorsunuz. Dolayısıyla ülkemizin uluslararası rezervleri arttı. Türkiye’de kırılganlığın azalması anlatayım. Mesela ülkemizin mayıs ayında risk primi geçen sene çok yüksekti. 700 baz puanın üzerindeydi. Şu an itibarıyla 270’in altına düştü ve bizim risk primimizdeki düşüş bize benzer ülkelere göre çok çok daha iyi. Biz 700 baz puandan risk primin 270 baz puanın altını düşürdük. 270 baz puan pirimi yüksek bu arada. Hala yüksek ama doğru yoldayız.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Çocukların naaşı üzerinden siyasi hesap görülmesine izin vermeyiz

“GRİ LİSTEDEN ÇIKMAMIZ ÖNEMLİ BİR KAZANIM”

Geçen sene ocak-mayıs döneminde bankalar yurtdışına 100 dolar borç ödedikleri zaman sadece 97 dolar bulabiliyorlardı. Yani net bazı 3 dolar ödemek zorundaydılar ve pahalıydı. Bu sene 100 dolar borç ödediklerinde 150 dolardan daha fazla kaynak buluyorlar. Reel sektördeki durum daha dramatik geçen sene reel sektörü yani büyük şirketten yurt dışından 100 dolar. Yurt dışında 100 dolar borç ödediklerinde 73 dolar bulabiliyorlardı. Şimdi 120 doların üzerinde rollover biz bunlara rollover’ diyoruz. Yani dolayısıyla hem dış kaynağı erişim arttı. Hem daha ucuza dış kaynak bulabiliriz hem daha uzun vadeli. Yani çok daha elverişli koşullarda. Bu kalkınmayı da getiriyor beraberinde. Türkiye gri listeden çıktı. Bu önemli bir kazanım. Yurt dışında hesap açmak zorunda kalırsanız o zaman gri listedeki ülkelerin vatandaşların şirketlerine özel bir inceleme süreci var. Bizim itibarımız arttı. Türkiye’nin itibarı arttı. Bunlar dış kırılganlığımızı azaltan, dayanıklılığımızı artıran unsurlar. Enflasyonun kontrolden çıkmasını engelledik. Birincisi geçen sene Türkiye eşi benzeri görülmemiş en büyük deprem felaketini yaşadı. Sadece deprem değil tabii diğer faktörler de var. Ciddi bir bütçe açığıyla karşı karşıyaydık. Öyle bir büyük açığı bankacılık sektöründen finanse etmeye çalışırsanız, reel sektöre kaynak kalmaz. Biz tedbir aldık. Bütçe açığını yüzde 5.2’de tuttuk.

“SIKINTILARIN FARKINDAYIZ, VATANDAŞLARIMIZ ŞİKAYETTE HAKLI”

Enflasyonda ilk yılı geçiş yılı olarak kabul ettik. Bizde finansal istikrarı önceliklendirdik. Çünkü kırılganlıklarımız vardı. Onları giderdik. Kırılganlıkları yönetmeniz lazımdı. Bakın politika yaparken, çerçeve çizerken, her zaman en kritiğinden başlarsınız diğerlerini zamana yararsınız. Koşullar önce enflasyonu yükseltecek nitelikte. Daha sonra biz indirebilecek para politikası gecikmeyle geliyor. Biz KKM riskini yönettik, kur riskini yönettik, bütçe açığını kontrol altına aldık. Bunları yapmasaydık, enflasyon çok farklı düzeyde olabilirdi. Şimdi üç teknik birimimiz oturuyor diyorlar ki, kur, petrol fiyatları vs. şöyle şöyle olursa modelleri var tahmin ediyorlar. Biz de programımızda bunun ortalamasını aldık. Herhangi bir müdahalemiz olmadı. Petrol fiyatlarını tuttursak, bir takım önemli varsayımlarımız var. Gerçek dünya çok kompleks ve karmaşık. Modelleme ile tahminler yapıyorsunuz ve çok büyük tahminler içeriyor. En zor dönemi geride bıraktık. Finansal riskleri yöneterek, önemli bir eşiği aştık. Sıkıntıların farkındayız, vatandaşlarımız şikayette haklı. Markete pazara gidiyorum, geçen hafta eşim Esra hanım dedi ki, markete uğrayalım. Vatandaşlarımız geldi, şikayetleri doğru. Haklılar, bir geçim sıkıntımız var. Enflasyon en kötü ve adaletsiz vergidir. Gelir dağılımını bozuyor. Ne yapıp edip, kalıcı refah ve alım gücü için enflasyonu kontrol altına alıp aşağıya indirmemiz lazım. Enflasyonun 40 civarına inmesi fiyatların düştüğü anlamına gelmiyor. Enflasyon hızındaki düşüş geçen sene ortalama bir sepetin artışı yüzde 65 idi, bu sene ise yüzde 40 arttı. Fiyatlar artıyor ama daha yavaş artıyor. Şunun altını tekrar çizmek istiyorum. Vatandaşın dar gelirlinin çok etkilendiğinin farkındayız ama kestirme çözümler yok.

“ENFLASYONU TEKRAR TEK HANEYE İNDİRECEĞİZ”

Türkiye’nin şu an en büyük problemi geçim sıkıntısı ve gelir dağılımının bozulmasıdır. Kalıcı refah artışı için enflasyonu tekrar tek haneye indireceğiz. AK Parti daha önce bunu başardı. 90’lı yıllarda ortalama enflasyon 70’lerin üzerinde. Kolay değildi. Ama biz 2003 sonrasında enflasyonu tek haneye düşürdük ve orada tuttuk. Hain darbe girişime kadar. 2025’in ikinci yarısında rahatlama çok belirgin bir şekilde hissedilecek. Fiyatlardaki artış hızı zaten yavaşladı. Genelde hizmet enflasyonu kemikleşir, katılaşır ve onu indirmek daha çok zaman alır. Bakın çünkü geriden geliyor. Örnek olarak kira. Kira hizmet enflasyonun içinde yani önemli bir kalem. Kiraları yönelik bir %25 uygulama yani üst limit getirilmişti. Bu kalktı. Şimdi neye bakarsanız bir önceki yılın enflasyonunu. Yani yeni kiralar yenilenirken son 12 aylık enflasyonu yazdırırsınız değil mi? Dolayısıyla hizmet enflasyonu daha katıdır ve daha yavaş düşer. Gelecek sene haziran ve temmuzda yüzde 20 yansıyacak. Bundan dolayı zamana ihtiyacımız var. Yani fiyat artışlarındaki yavaşlama hissedilir derecede.

“SABRA VE ZAMAN İHTİYACIMIZ VAR”

Örneğin konut arzını artıracağız. Deprem bölgesinde bu sene 201 bin konut teslim edilecek. Gelecek sene 250 bin ilave konut sunulacak. İstanbul’da da konut arzını artıracak programlar var. Hizmetteki düşüş daha da belirgin şekilde hissedilecek. Mal enflasyonunda çok büyük bir eşiği aşmak üzereyiz. Hizmet enflasyonu da düşecek. Zamana ihtiyacımız var, sabır gerekiyor. Biz bir şok terapi uygulamadık. O seçeneğin doğru olmadığını gördük. Bizim buradaki maksadımız, biz hayat pahalılığını kabul ediyoruz ve ilk yıl makro istikrarı öncelediğimizi söylüyorum. Rezerv bir sorun olmaktan çıkmıştır. Büyük riskleri azalttık. Sabra ve zaman ihtiyacımız var. Cumhurbaşkanımızın da desteği tam. Cumhurbaşkanımızdan çok güçlü bir destek var. Siyasi destek yoksa en güçlü program da olsa başarılı olamaz. Rahmetli Kemal Derviş’in hazırladığı ve uyguladığı program sonrasındaki uygulamalar benzerdi. Ancak fark siyasi sahiplenmeydi. Esas belirleyici iradedir. Burada siyasi sahiplenme var. Deprem, pandemi, savaş ve dengesizlikler olmuş ama sonuçta bu programı kararlılıkla uyguluyoruz ve Cumhurbaşkanımızın desteğini yoğun şekilde hissediyoruz.

“2024’TE ÜÇ KURULUŞ TARAFINDAN KREDİ NOTU ARTIRILAN TEK ÜLKEYİZ”

1980-200 yıllarını ele alalım. Bu 20 yıllık dönemde enflasyon ortalama %60 olmuş. O civarda. Türkiye’nin reel büyümesi yani milli gelirdeki artış. Yıllık %4 olmuş. Peki sonraki 20 yıla alalım, örneğin 2000 ile 2020 veya 2023 neyse 2003-2023 yani yine 20 yıllık bir dönemi alalım. 1 puanı lütfen küçümsemeyin, çok önemli. Mesela 1923 ile 2023 arası Türkiye’de ortalama reel büyüme %4.8. %4.8 yerine Türkiye ortalama reel olarak örnek olan %5.8 büyüseydi ne olurdu biliyor musunuz? Milli gelirimiz geçen sene ki 1.1 trilyon dolar ya da muhtemelen bunun iki katından fazla olurdu. Şimdi program fedakarlık gerektiriyor. Bu fedakarlığı sadece milletimizden beklemek yanlış olur. Geçmiş yıllarda iyi ve güçlü bir büyüme var. Şimdi enflasyonu düşürmek için cari açığı düşürmek için bir çaba var. İş aleminin en büyük derdi finansmana erişim. Uzun vadeli erişim için bu programı uygulamamız gerekiyor. Mesela kredi notumuz 2024’te üç kuruluş tarafından kredi notu artırılan tek ülkeyiz. Sizin ülkenizin risk primiz düşüyorsa, reel sektör bundan nemalanacaktır. Biz öngörülebilirliği artıracağız. Enflasyon yüksekse planlama çoktur. Türkiye’de yatırımları olan bir dost ülkenin ileri gelen ve Türkiye’de faaliyetleri olan şirketleri ile bir araya geldik. Dünyada 80 milyar dolar yatırımları var. Türkiye çok fazla bir şey gelmemiş dedim, niye dedim? Biz sizinle dost değil miyiz? Ne dediler bana biliyor musun? Burası bizim ikinci vatanımız, biz burayı çok seviyoruz, yatırım yapmak istiyoruz ama enflasyon ortamında nasıl faaliyet göstereceğimizi bilmiyoruz. Farkındayım, kısa vadeli bakıyorlarsa anlıyorum. Orta uzun vadeli perspektife sahip olmamız lazım. Bu arada onlara da katılmıyorum. Türkiye ekonomisinin %23’ü sanayi %6’sı tarım %71’i de genel anlamda hizmetler. Şimdi hizmetlerde henüz ciddi bir yavaşlama yok. Bakın tekrar bırakın daralmayı henüz ciddi bir yavaşlama yok. Dolayısıyla ne kalıyor, sanayide geçici yavaşlama. Hatta bir miktar daralma var. Genel makro tabii etkinin dışında iki önemli konu var. Bir tanesi bizim ticaret ortaklarımızdaki büyüme çok yavaş seyrediyor. Avrupa Birliğindeki toparlanma, arzuladığımız düzeyde değil mesela, Almanya geçen sene işte resesyon bu sene hala güçlü bir çıkış yapamadı. Sanayimiz umut var olsun çünkü toparlanma başladı.

“VERGİDE ADALET İÇİN BÜYÜK BİR ÇABA HARCIYORUZ”

Eleştirilere açığım. Son bir yıla birlikte bakalım Kurumlar vergisini biz artırdık. Yani şirketler, kar edenler ödüyor. Kurumlar vergisi yüzde 20 idi 25’e çıkardık. Kamu özel iş birliği şirketlerinden alınan kurumlar vergisini yüzde 30’a çıkardık. Çok uluslu şirketlere yüzde 15 kurumlar vergisi getirdik. KKM’de şirketlere vergi istisnası vardı, kaldırdık. Yatırım fonlarının istisnaları vardı, kaldırdık. TL mevduattan elde ettiğinizde sıfır vergi vardı. Vergi getirdik. Geçen sene KDV oranını artırdık, ÖTV oranını artırdık ancak ondan sonra vergide adalet için büyük bir çabaya girdik. Bunun da görülmesi lazım. Eleştiri konusu tabii ki çok kolay. Maalesef özellikle sosyal medya üzerinden ciddi bir karalama var. Önce program yok dediler, sonra kaynak gelmez dediler. Sürekli bir şekilde bir kutuplaşma var ve onun üzerinden programa ilişkin eleştiriler var.

IBAN’LA ÖDEME TARTIŞMALARI

IBAN’ın birkaç boyutu var. Gençlerimizin özellikle bilmedikleri şahıslara kendi ibanlarını kullandırtmalarının ciddi tehlikeleri var. Gönderdiğiniz hesap, kara para aklıyor olabilir. Terörün finansmanında kullanılabilir. Bizdeki en önemli konu kayıt dışılık. Mesela gidiyorsunuz bir yere kredi kartı geçmiyor diyorlar. Bunu hiçbir müessese diyemez, çünkü yazar kasa ile pos makinesini birleştirdik. Ticari bir IBAN ise zaten sorun yok. Biz de çok sofistike yazılımlar var. Bakıyoruz bir akrabalık mı var, yoksa ticari bir ilişki mi var? İlgisiz hesaplardan sürekli bir para akışı varsa o zaten şüpheli bir durumdur.

YENİ VERGİ GELECEK Mİ?

Şunu açık bir şekilde söyleyeyim. Şu anda bizim gündemimizde bugün itibarıyla ne KDV ne de genel bir artış düşüncesi yok. Vatandaşa yansıyacak, KDV genel oranlarında herhangi bir çalışmamız yok. Yani şu anda biz KDV oranlarını artırmayı düşünmüyoruz.

Öncelikle şunu söyleyeyim, bu program üç kolon üzerinde inşa ediliyor. Birincisi fiyat istikrarı. Para politikası, maliye politikası tedbirleriyle alım gücünü kalıcı şekilde artırmaya çalışıyoruz. Birinci öncelik bu. İkincisi, yapısal dönüşüm için, depreme dirençli kentler için kaynak üretme. Ama asıl amaç reformlar ve yapısal dönüşüm. En büyük önceliklerimizden biri yeşil dönüşüm. Son 21 yılda kümülatif enerji ithalatına ülkemiz 905 milyar dolar para ödedi. Enerji ithalatımız cari açığımızın 1.4 katı. Enerjide yeşil dönüşüm bir moda, bir fantezi değil bu bir zaruret. Bu bir mecburiyet. Bu bize ne sağlayacak? Enerjide dışa bağımlılığı azaltmak demek. Geçen seneki bir araştırmada, yeşil dönüşüme hangi ülkeler katkı verebilir diye bakmışlar. Türkiye 6. sırada. Yani potansiyelimiz büyük. Biz muazzam bir dönüşüm gerçekleştirmiş olacağız. Karbon ayak izini de düşürmüş olacağız. Peki bunu nasıl yapacağız? Şu an en büyük önceliklerimizden birisi OSB’lerin trenlerle ve limanlarla bağlanması. Ulaştırmada yeni bir döneme giriyoruz. Artık karayolları ihtiyacı büyük oranda karşılandı. Dolayısıyla en büyük öncelliğimiz demiryolları. OSB’leri liman bağlantılarını yapacağız ve bu önemli bir yatırım.

“DAYANIKLI ŞEHİRLER İNŞA ETMEMİZ LAZIM”

Biz büyük bir deprem bölgesiyiz. Yani fay hatları Türkiye’de çok güçlü. Dolayısıyla bizim dayanıklı şehirler inşa etmemiz lazım. Bu bizim en büyük önceliklerimizden bir tanesi. Özellikle sosyal konut. Vatandaşımız yani tabii ki kiradaki vatandaşlar şikayetçi. Onun için biz sosyal konut arzını arttıracağız. Orta vadeli perspektifimiz bunun için. En büyük önceliklerimiz bakın yeşil dönüşüm tabii ki depremin yaralarını sarması, sosyal konut ve gıda arzı. Sadece talep kontrolü enflasyona indirmeyeceğiz, tam aksine Türkiye’nin büyüme kapasitesini artırarak, arzı artırarak ve arzı artırarak fiyatların kalıcı bir şekilde kontrol altına almasını sağlayacağız.

TASARRUF VE VERİMLİLİK PAKETİ

Son on yıldır bütçeye 100 TL konmuş, yaklaşık 108 TL harcanmış. Biz bu sene 100 TL koyduysak, 101 TL bile harcamamışız. Yaklaşık olarak söylüyorum. Bu ne demek, bu tabii ki harcama disiplini demek. Bir konu daha söyleyeyim. Tasarruf genelgesi ve yaptığımız düzenlemelerin iki boyutu var. Tasarruf demek harcamamak demek değildir. Kaynakların üretken alanlara kanalize edilmesi demek. Verimli alanlara kanalize etmek demek. Onun için biz paketin ismini sadece tasarruf diye koymadık. Tasarruf ve verimlilik.

“KÜRESEL FİNANSAL KOŞULLAR İYİLEŞİYOR”

Küresel faizler yüksekti, küresel büyüme düşük özellikle de ticaret ortaklarımızda. Özellikle Avrupa birliği geçen sene büyüme neredeyse yoktu. %0.1 çok düşük çok düşük bir büyüme. Dolayısıyla geçen sene finansal koşullar sıkı kaldı. Küresel finansal koşullar iyileşiyor. Bu kalıcı bir trend. Büyük ihtimalle ticaret ortaklarımızdaki toparlanma da güçlenecek ve bu ihracatımız açısından çok olumlu. Türkiye’ye ilave fon akışı açısından olumlu. Bu Türkiye’ye doğrudan yatırımlar açısından çok önemli. Finansal koşullar elverişli ise risk iştahı artıyor. Biz şuna inanıyoruz bizim çok güçlü bir hikayemiz var Siyasi istikrar var. Bakın bu çok önemli, iki Türkiye hakikaten şu anda dünyada hani tabii ki pandemi sonrası bir enflasyon oldu, dezenformasyon süreci çok çarpıcı bir süreç.

‘MEHMET ŞİMŞEK İSTİFA EDİYOR’ İDDİALARI

Anlamakta zorluk çekiyorum. Yani samimi bir şekilde şunları söyleyeyim. Cumhurbaşkanımız seçim sonrası davet ettiler ve bu sorumluluğu bana teveccüh gösterip, görevi bana tevdi ettiler. Bu sorumluk şiarı ile hareket ediyorum. Benim siyasi gündemim yok. Benim bir ünvan merakım yok. Cumhurbaşkanımız başbakanken bir şekilde vesile oldular Türkiye’ye döndüm ve ülkeme hizmet etme fırsatı buldum. Yani bizim için büyük bir onur hakikaten. Buradan herhangi bir kişisel anlamda hiç kar gündemim yok, bir siyasi gündemim yok. Dengeleri sağlama sorunları çözme noktasında sayın cumhurbaşkanımız yardımcı olma dışında benim herhangi gerçekten başka bir ne motivasyonum var ne gündemim var. 

“GEÇİCİ DEĞİL, KALICI SONUÇLAR PEŞİNDEYİZ”

Yurt dışına hikayemizi anlatmak için gidiyoruz. Neden Türkiye’ye yatırım yapmaları gerektiğini. Cumhurbaşkanımız da önemli çevrelerle bir araya gelecek. Hikayeyi değişik ölçeklerde anlatıyoruz. Sadece program ve uygulama yetmiyor, gidip iletişimini iyi kurmanız gerekiyor. Önümüzdeki aylarda da il dolaşıp, yine programı resimler üzerinden grafikler üzerinden anlatacağım. Cumhurbaşkanımız da bu anlamda, ahenk içerisinde güçlü desteği sayesinde ilerliyoruz. Seçilmiş liderin desteği olmadan olmuyor. Kendisine de perspektifi de sürekli sunuyoruz. Kendisi vatandaşımızın geçim konusunda çok hassas. Bu konjonktür geçici etkileri de içeriyor, hiçbir ilaç yan etkisiz olmuyor. Geçici değil, kalıcı sonuçlar peşindeyiz.


Etiketler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Sponspor Bağlantılar: