Cuma, Kasım 7

CHP’den “Tayfun Kahraman” için çağrı: “Bir gün bile içeride tutulmamalı” – Son Dakika Türkiye Haberleri

Adalet Bakanlığı CHP’den Sorumlu Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen, yargı alanındaki son gelişmeleri ANKA haber ajansına değerlendirdi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Anayasa Mahkemesi’nin Tayfun Kahraman hakkındaki kararına uymamasına ilişkin Gökçen, şunları söyledi: “Tayfun Kahraman’ın tahliyesi sadece kızı Vera’ya kavuşmak için değil, kızı Vera’nın babasız bir hayat yaşamasını engellemek için değil, aynı zamanda eşiyle de bir araya gelmesi içindir. Ama bu aynı zamanda insanlığın ve vicdanın da gereğidir. Bu kadar boş gerekçelerle, bu kadar haksız ve delilsiz bir yargılama ve Anayasa Mahkemesi’nin kararına rağmen Tayfun Kahraman bir gün bile olsa hâlâ cezaevinde.” “Bunun sürdürülmemesi gerekiyor” dedi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Gezi tutuklusu Tayfun Kahraman hakkındaki kararına uymamasını değerlendiren Gökçen, şunları söyledi:

“Anayasaya göre Anayasa Mahkemesi kararları hem gerçek hem de tüzel kişileri, yasama, yürütme ve yargı organlarını istisnasız bağlar. Bunu Can Atalay kararında da dahil olmak üzere daha önce de birçok kez dile getirdik. Ama şimdi Anayasa Mahkemesi’nin Tayfun Kahraman hakkında söylediklerine bir bakalım. Çünkü onun söyledikleri de çok önemli. Anayasa Mahkemesi, yeniden yargılamaya karar verirken Tayfun Kahraman’ın yargılanmasına ilişkin çok önemli eksikliklerin altını çizdi.

Anayasa Mahkemesi: ‘Tayfun Kahraman’ın Gezi’yi organize ettiğini söylüyorsunuz ama Gezi’den önce diğer sanıklarla iletişimini görmedim, bu konuda hiçbir şey yapmadı, herhangi bir suçlamada bulunmadı, sadece sanıklardan biriyle yoğun olmayan iletişim tespit edebildi. “Beni Gezi’den sonra forum düzenlemekle suçladınız ama hangi forumun düzenlendiği ve o forumlarda hangi kararların alındığıyla ilgili böyle bir bağlantı kurmaya bile çalışmadınız” dedi. Tayfun Kahraman’ın suçlandığı tek şey ne biliyor musunuz? Taksim Dayanışması adına basın açıklamaları yapıldı. Tayfun Kahraman’a ise bu cezalar, bazı polis ifadeleri ve yalanlamadığı iddialara ilişkin ifadelere dayanılarak verildi. “Tayfun Kahraman’ın açıklamalarıyla herhangi bir şiddet olayı arasında da bağlantı kurulamadı.”

“CUMHURBAŞKANININ DA YETKİSİNİ O ANAYASADAN ALDIĞINI HATIRLIYORUZ”

“Aslında Tayfun Kahraman ve ailesinin yıllardır uğradığı haksızlık boşuna değildir. Tamamen boş bir davadır. Hiçbir delil bile aranmadı, ikna edici bir gerekçe ortaya konmadı. Bu yüzden yeniden yargılanması gerektiği söylendi. Tayfun Kahraman’ın bile bu davalarda kendini savunma hakkı yoktu. Şimdi yerel mahkeme çıkıp Anayasa Mahkemesi’ne şunu söyledi: “Sizin yetkinizi tanımıyorum. İstediğim Anayasa’yı atıp atıyorum.’ Yani bu mahkeme hakkında derhal soruşturma başlatılmazsa, bu hakimlerin görevleri derhal durdurulmazsa, Türkiye Cumhuriyeti’nde hiç kimse bundan sonra Anayasa’nın istediği hiçbir maddesini uygulayamayacaktır. Herhangi bir maddeye uymayabilir. Unutmayalım ki Türkiye Büyük Millet Meclisi yetkisini bu anayasadan alır, Cumhurbaşkanı da yetkisini bu anayasadan alır.”

“TYFUN KHRAMAN HAKKINDA HİÇBİR KANIT YOK”

“Biz başından beri söyledik ki, eğer Tayfun Kahraman’ın hastalığı olmasaydı aleyhine hiçbir delil olmazdı, tutuklanmasına, cezaevine girmesine bir neden olmazdı. Ama bütün bunlara rağmen Tayfun Kahraman da hastalıkla mücadele ediyor. Şimdi düşünün ki Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bir komisyon toplanıyor ve o komisyonun çalışmaları sırasında sık sık hasta tutukluların durumu gündeme getiriliyor.”

Biz bunları yaşarken Tayfun Kahraman’ın kendi içinde hastalığıyla mücadele ettiği, hatta hastaneye sevki sırasında da bu daha önceki deneyimlerine ait görüntü ve video kayıtlarıyla ortaya çıktı. Bu nedenle Tayfun Kahraman’ın tahliyesi sadece kızı Vera’ya kavuşmak, kızı Vera’nın babasız bir hayat yaşamasını engellemek için değil, aynı zamanda eşine de kavuşabilmek içindir. Ama bu aynı zamanda insanlığın ve vicdanın da ihtiyacıdır. “Bu kadar boş gerekçelerle, bu kadar haksız ve delilsiz bir yargılamayla, Anayasa Mahkemesi kararına rağmen Tayfun Kahraman’ın bir gün bile cezaevinde tutulmaması gerekiyor.”

“AKIN GÜRLEK, 2027 YILINA KADAR ŞİRKETİN YÖNETİM KURULU BAŞKANI OLARAK GÖREVLENDİRİLDİ”

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in İstanbul Başsavcısı Akın Gürlek’e yönelik suçlamalarına ilişkin konuşan Gökçen, suçlamaları ilk olarak Özel’in yaptığını hatırlatarak Gürlek’e süre verdi.

Gökçen, “O sırada yanıt vermek yerine muhtemelen bir soruşturma hazırlığı yapıyordu ve yeni yargı darbelerini planlamakla meşguldü. O yüzden yanıt vermedi.” dedi ve şöyle devam etti:

“Bundan sonra Sayın Cumhurbaşkanımız belgeleri açıkladı. Bu belgelere göre -ki herkes bu belgelere ulaşabiliyor, internetten Lüksemburg ticaret siciline de ulaşmak mümkün- bakan yardımcısı iken başlattığı bir süreç. Sonra bitiyor. Sonra 2 Ekim 2024’te Akın Gürlek başsavcı olarak atanıyor. Şimdi daha önce devam ettiği ancak bir süre sonra bittiği söyleniyor. Bir süre sonra ne zaman bittiğini biliyor musunuz?

6 Ağustos 2025’te Akın Gürlek, 6 Ağustos’a kadar aylarca oradan kazanç sağladı ve aslında Anayasa ve yasalara göre yerine getiremeyeceği bir görevi üstlendi. Ayrıca Akın Gürlek, Başsavcı olarak atanmasının hemen ardından Kasım ayı sonuna doğru 29 Kasım 2024 tarihinde 3 yıl süreyle Genel Kurul üyeliğine atandı. Bu atama 2027 yılında yapılacak Genel Kurul’a kadar geçerlidir. “Başlangıçta 2027 yılına kadar atanırken, 2025 yılının Ağustos ayında Özgür Özel’in sözleri doğrultusunda karar değişikliği olacak ve görevi kaldırılacaktır.”

“AKIN GÜRLEK, LÜKSEMBURG’DAN MAAŞ ALARAK ÇALIŞIYORDU”

“Peki bunca zaman açıkça Anayasa’yı ihlal eden bir insan ne yapıyordu? Ahmet Özer’in gözaltına alınıp tutuklandığı operasyonları düzenledi, Beşiktaş Belediye Başkanımızın tutuklandığı operasyonları düzenledi. 23 Mart’taki CHP ön seçimleri öncesinde Ekrem İmamoğlu’nu tutukladı. Bu planları yaparken ve bu operasyonları düzenlerken, Hâkimler Kurulu’nun izni olmamasına rağmen kendisine ‘yüzyılın yolsuzluğu’, ‘Suç Örgütü İmamoğlu’ adını da vermişti. Üzerinde yasal yetkisi olmayan savcılar.” “Yargı kararlarıyla kanıtlanamayan, sonuçsuz ve masumiyet karinesini açıkça ihlal eden açıklamalarda bulunurken, aynı zamanda Lüksemburg’dan maaş alıyordu.”

“HALKUMU İNA ETME GÜÇLERİ OLMADIĞI İÇİN GERÇEKLERİN HALKTAN GİZLENMESİ İSTİYORLAR”

Gökçen, altı gazetecinin gözaltına alınıp serbest bırakılmasına ilişkin de şunları söyledi:

“Gözaltının, gizli ifadeyle ilgili soru sormak için yapıldığını, hatta farklı ve hatalı gizli tanık ifadesinin kopyalanıp yapıştırıldığı dosya hakkında soru sormak için yapıldığını düşünün. Gözaltı kararı yok, gözaltı süreci yürütülüyor, tahliye raporu var ama serbest bırakılmıyor. Şimdi gazeteciler sonunda serbest bırakıldı ama bu gazetecilere yönelik bir itibar suikastıydı. Gerçekleri kamuoyundan gizlemek isteyen biri ne yapar? Tele1 yöneticilerinin atanması” diye soruyor. Gazeteciler, basına müdahale, gazetecilere yönelik tutuklamalar ve gizli tanıklara yönelik zulmün devam etmesi. Gerçeği kamuoyundan saklamak isteyenler artık kamuoyunda meşruiyet aramıyor, Trump’tan ve İngiltere Başbakanı’ndan meşruiyet arayanlar, Türkiye’nin dış politikadaki gücünü kullanarak Türkiye’deki yeni operasyonlara yeni meşruiyet kazandırmak isteyenler, halkın gerçekleri görmesini engellemeye çalışıyor. Gerçeklerin kamuoyuyla bu kadar büyük bir haksızlığa maruz kalması, kamuoyunun onları daha çok sahiplenmesine neden oluyor. “Böyle boş ve içi boş gerekçelerle gözaltına alınanlar, soruşturulanlar, gazeteciler ve siyasetçiler bunlarla karşılaşınca halk sokaklarda daha da kalabalıklaşmaya başlıyor. İşte tam da bu yüzden artık kamuoyunu ikna etme güçleri kalmadığı için gerçeklerin halktan saklanmasını istiyorlar.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir